NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ دَاوُدَ
بْنِ
سُفْيَانَ
قَالَ حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
حَسَّانَ
قَالَ حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ مُوسَى
أَبُو دَاوُدَ
قَالَ
حَدَّثَنَا
جَعْفَرُ
بْنُ سَعْدِ
بْنِ
سَمُرَةَ
بْنِ
جُنْدُبٍ
حَدَّثَنِي
خُبَيْبُ
بْنُ
سُلَيْمَانَ
عَنْ أَبِيهِ
سُلَيْمَانَ
بْنِ
سَمُرَةَ
عَنْ
سَمُرَةَ
بْنِ جُنْدُبٍ
قَالَ أَمَّا
بَعْدُ
وَكَانَ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ يَقُولُ
مَنْ كَتَمَ
غَالًّا
فَإِنَّهُ
مِثْلُهُ
Semura b. Cündüb'den
demiştir ki Rasûlullah (s.a.v.);
"Ganimetten mal
aşıran bir kimseyi saklayan kimse onun gibidir." buyurdu.
İzah:
Bu hadis-i şerifin
zahirinden anlaşıldığına göre ganimetten mal çalan kimsenin işlediği bu suçu
bildiği halde onu yetkili mercilere haber vermeyen kimse de hırsızın bu suçuna
ortak gibidir. Dolayısıyla ganimet hırsızına uygulanan ceza hırsızın suçunu
saklayan kimseye de aynen uygulanacağı gibi, ahirette de bu hırsızın yaptığım
saklamak suçundan Allah'ın huzurunda hesaba çekilecektir.
Abdurrauf el-Münavi de;
"Bazı ilim adamları bu kimsenin sadece ahirette, hırsız gibi hesaba
çekileceğini, fakat dünyada ona hırsız muamelesi yapılamayacağım söylemişlerse
de seleften bazı kimselerin o kimsenin hem dünyada hem de ahirette aynen
ganimetten mal çalan hnırsız gibi muamele göreceğini söylediklerini"
ifade etmektedir.[Bk. el-Münâvî, Feyzu'l-kadir, VI, 212.]
Ancak Hafız ez-Zehebî,
Mizanü'l-İtida) isimli eserinde, Musannif Ebû Davud'un süneninde, Semûra b.
Cündüb isnâdıyla altı hadis rivayet ettiğni ve bunların hiç birinde de hükme
medar olma niteliği olmadığını söylüyor.
Şurasını da belirtmek
isteriz ki, "Her kim bir müslümanın dünya gus-salarından bir gussasını
giderirse, Allah onun kıyamet günü gussalarından bir gussasını giderir. Kim
başı sıkılan birine kolaylık gösterirse Allah ona dünya ve ahirette kolaylık
ihsan eder. Kim bir müslümanın ayıbım örterse Allah onun hem dünyada hem de
ahirette ayıbını örter. Kul din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da onun
yardımında bulunur."[Müslim, zikr ve'd-duâ] anlamındaki hadis-i şerifle bu
hadis-i şerif arasında bir çelişki olduğu zannedilmemelidir. Çünkü
müslümanların günahlarını saklamayı emreden müslim hadisinin hükmü vacib değil
menduptur. Binaenaleyh, bir müslümanın gizli b ir suçunu bilen onu hakime haber
verse günahkar olmaz. Ancak bu hüküm fitne ve fasetçılığıyla tanınmış kimseler
hakkındadır. Bir defa bir suç işleyerek tevbe eden ve bir daha yapmayan
kimsenin kusurunu gizlemek icabeder. Çünkü fesatçının kusurunu gizlemek, onu
daha başka fitne ve fesatlar çıkarmaya teşvik olur. Bir defe suç işleyenin hali
ise böyle değildir.
Buraya kadar verilen
izahat suç işlendikten sonraya aittir. Onu işlerken görenin hükmüne gelince, menetmeye
iktidarı olursa derhal müdahelede bulunarak menetmesi vaciptir. Çünkü bu
müdahale münkeri yasaklamak demektir. MUdahale etmemekse helal değildir.
Mesela hırsızı birinin malını çalarken görenin mal sahibine haber vermesi
icabeder aksi takdirde hırsıza yardım etmiş olur.[bk, Davudoğlu Ahmed, Selâmet
Yollan, IV, 355.]